muzicafe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Diamanda Galás

Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galás

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:21 pm

Background information
Born August 29, 1955 (1955-08-29) (age 52)
Genre(s) Avant-garde, Punk jazz
Occupation(s) Vocalist, keyboardist, composer
Website http://www.diamandagalas.com/
Diamanda Galás (born August 29, 1955) is an American-born avant-garde performance artist, vocalist, keyboardist, and composer of Greek heritage.

Known for her expert piano as well as her distinctive, operatic voice, which has a three and a half octave range, Galás has been described as "capable of the most unnerving vocal terror". Galás often shrieks, howls, and seems to imitate glossolalia in her performances. Her works largely concentrate on the topics of suffering, despair, condemnation, injustice and loss of dignity. Critic Robert Conroy has said that she is 'unquestionably one of the greatest singers America has ever produced', and comparisons are frequently made between her and another soprano of Greek origin, Maria Callas.

She has worked with many avant-garde composers including, Iannis Xenakis and Vinko Globokar. She made her performance debut at the Festival d'Avignon in France as the lead in Globokar's opera, Un Jour Comme Un Autre. The work was sponsored by Amnesty International. She also contributed her voice to Francis Ford Coppola's film Dracula (1992) and appeared on the film's soundtrack.




Biography
Galás was born to Greek Orthodox parents. Raised in San Diego, California, she studied both jazz and classical music from an early age, training which reveals itself consistently throughout all her work. She studied a wide range of musical forms, as well as visual-art performance, before moving to Europe. There she made her performance debut at the Festival d'Avignon in France in 1979, performing the lead in the opera, "Un Jour comme un autre," by composer Vinko Globokar, based upon the Amnesty International documentation of the arrest and torture of a Turkish woman for alleged treason.

Her work first garnered widespread attention with the controversial 1991 live recording of the album Plague Mass (1984 - End of the Epidemic) in the Cathedral of Saint John the Divine in New York. With it, Galás attacked the Roman Catholic Church (and society in general) for its indifference to AIDS using biblical texts. In the words of Terrorizer Magazine, "The church was made to burn with sound, not fire.". Plague Mass was a live rendition of excerpts from her Masque Of The Red Death trilogy which began as a response/homage/indictment to the effects of AIDS upon the "silent class". After production of the trilogy's first volume began, Galás' brother, playwright Philip-Dimitri Galás, contracted HIV. It is important to note that Galás did not begin this work due to her brother's illness; however, this tragic situation inspired the artist to re-double her efforts, resulting in the development of the aforementioned performance. During the period of these recordings, Galás had we are all HIV+ tattooed upon her knuckles; an artistic expression of disillusionment and disgust with the ignorance and apathy surrounding the AIDS epidemic. Her brother, who died during the trilogy's final production, reportedly appreciated her efforts.

In 1994, Galás collaborated with Led Zeppelin bassist John Paul Jones, a longtime admirer of the singer. The resultant record, The Sporting Life, while containing much of Galás's trademark vocal gymnastics, is probably the closest she has ever come to rock music, and is comprised of nearly all original material.

Excerpts from Galás' "I Put a Spell On You" and Jane's Addiction's "Ted Just Admit It" appear on the Natural Born Killers soundtrack as "Sex Is Violent."

Galás also performs as a blues artist interpreting a wide range of songs into her unique piano and vocal styles, beginning with Let My People Go from volume 3 of the Masque trilogy, You Must Be Certain of the Devil. This aspect of her work is perhaps best represented by her 1992 album, The Singer, where she covered the likes of Willie Dixon, Roy Acuff, and Screamin' Jay Hawkins while accompanying herself on piano. For that album, she also recorded several traditional songs as well as the rarely heard Desmond Carter-penned version of Gloomy Sunday. Many of the traditionals recorded for The Singer were historically sung by the black slaves of the southern United States. Galás however sung these songs for the daily struggle of People With AIDS (PWA's). Galás used many of her selections both within and outside of blues repertoire resulting in numerous song cycles; Reap What You Sow, Malediction and Prayer: Concert for the Damned, Frenzy: Concert for Aileen Wuornos, Burning Hell, La Serpenta Canta, Songs of Exile, Guilty Guilty Guilty, Les chansons malheureuses, Valentine's Day Massacre, and You're My Thrill. Some song selections have sometimes been categorized as 'homicidal love songs'. She also focuses on the death penalty. The above mentioned "Frenzy: Concert for Aileen Wuornos," has been dedicated to executed serial killer Aileen Wuornos, and features cover versions of Phil Ochs's "Iron Lady" and Hank Williams' "I'm So Lonesome I Could Cry".

In late 2003, Galás released the album "Defixiones, Will and Testament: Orders from the Dead," an 80-minute memorial tribute to the Armenian, Greek, Assyrian and Hellenic victims of the Turkish genocide. "Defixiones" refers to the warnings on Greek gravestones against removing the remains of the dead.

Galás has published one book, 1996's The Shit of God (ISBN 185242432X). It contains many of her original writings, and was published because, she says, many people cannot understand her on the records. In 2005 she was awarded Italy’s prestigious Demetrio Stratos International Career Award.

As of July 2007, Galás continues to tour her latest song cycles. Her newest record Guilty Guilty Guilty was released on Mute records on April 1, 2008. You're My Thrill is also set for release on Mute; however, a firm release date has not been made available.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty ...........

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:22 pm

Kötülük Çiçeği : Diamanda Galas


Sesleniyorlar : Günah işliyorsunuz!
Bunu çoktandır biliyoruz.
Çoktandır biliyoruz da ne yapıyoruz?
Sizler, ölümün değirmenlerinde
müjdelerin beyaz ununu öğütüp,
kardeşlerimizin önüne koymaktasınız
Bizler, zamanın aklaşmış saçlarını sallıyoruz.
Paul Celan


Yirminci yüzyılın iki dünya savaşına ve sonrasındaki olaylara tanıklık etmiş bireyleri, "yarı belinden bölünmüş" hayatlarına, ürettikleriyle, eserleriyle, eylemleriyle direnmeye çalıştılar. "II. Dünya Savaşı' ndan sonra şiir yazımının olanaksız olduğunun" söylendiği bu yüzyılda, "Bunlar da mı insan" adlı eserinden başlayarak, tüm yaşadıklarını, insanlığın ortak bilincine kazımaya, ilerleyen yaşlarına kadar devam eden ama yine de sözcüklerin bu tanıklık için yeterli olmadığına kanaat getirip, intihar eden Primo Levi ya da tüm yakınlarını toplama kamplarında yitirdikten sonra yaşamanın hiçbir şekilde olanaklı olamayacağını anlayıp, kendini Seine Nehri'nin sularına bırakan Celan, müzikte Schönberg ile başlayıp, devam eden süreçte, sayısız müzisyen ve farklı alanlardaki birçok sanatçı, eserleriyle bu kıyımlara tanıklık etmeye, insanlığı yaşananlarla yüzleştirmeye çalıştı. Kendisi performans sanatçısı şeklinde nitelendirilmeyi pek istemese de, sanat alanında gerçekleştirdikleriyle, durduğu konum "performans" kavramı içinde değerlendirilebilecek Diamanda Galas, sesinin, kendisinin deyimiyle sözcüklerinin ve yazarlığının ön planda olduğu gösterilerinde, hem yirminci yüzyılın Nazi vahşetinin kurbanlarının hem de çağın vebası AIDS hastalığına yakalandıkları için toplumdan dışlanmışların, acılarını haykırdı.

"Beden hedefe götüren yoldan çıkarır bizi, ona bakmak zorunda olduğumuzdan sayısız talepte bulunur bizden. Savaşlar, nefret ve kavgalar gerçekte yalnızca bedenin ve onun arzularının bir sonucu değil midir?"

Platon, Phaidon

Platon'un, ruhu içinde tutsak ettiğini söylediği ve tüm kötülüklerin kaynağı olarak gördüğü bedenin dışlanması ve sanatta bir aracı olarak kullanılması, yüzyılımızda da, "performans" 'ın önemli hareket noktalarından biri oldu. Performansın bu aşamaya gelinceye kadar geçirdiği süreçte, sahip olduğu özgürlüğe onu kavuşturan ve Galas'ın da "insan kılığına bürünmüş ses tiyatrosunu" gerçekleştirmesinde, Antonin Artaud'un etkisi yadsınamaz. Platon'un gerçek yaşamın taklidini olumsuzlaması gibi Artaud da, yaşamın bir başka sureti olan sahici tiyatronun ortaya çıkacağını ileri sürmekteydi [Candan., A.(1995) Yirminci Yüzyılda Tiyatro. İstanbul :Yapı Kredi Yayınları]. Artaud, "Tiyatro ve İkizi" adlı eserinde, veba hastalığının kişinin aniden ölümüne sebep olması gibi , tiyatronun da insanı, birdenbire etkisi altına alıp, gösterime katılmadan önceki halinden farklı yapabilmesi gerektiğini söyler. Diamanda Galas da benzer şekilde, çağın vebası olarak adlandırılan AIDS hastalığının kurbanlarına adadığı üçleme oluşturan albümlerinde, bu irkiltme ve farklılaştırma duygusunu, izleyiciye ve dinleyiciye en yoğun şekliyle hissettirmeye çalıştı. Saint John Katedrali' ndeki gösterisi, izleyiciyi böyle bir etkide bırakmayı isteyen gösterilerinin başında gelmişti.

Fütürist ve Dadacıların eylemleri, 1950'lerde besteci John Cage'in koreograf Merce Cunnigham'la yaptığı rastlantısallık ve belirsizliğin ön plana çıktığı gösterileri, Yves Klein'in sanata özgürlük kazandırmak için, vücutları boyaya bulanmış modellerini, tuvalleri üzerinde gezindirerek gerçekleştirdiği "Mavi Dönemin Antropometreleri" başlıklı gösterisi, Joseph Beuys'un, Amerikalılara vahşi geçmişlerini hatırlatmak üzere, çakal türünden bir hayvanla, bir odada, bir hafta kalarak (yapılan vahşeti ön plana çıkarmak için, hayvanın saldırıda bulunduğu yünle sarılmış bedeninin gösterinin merkezinde olması) gerçekleştirdiği eylem ve daha birçokları, sanatın daha çok içeriğine yüklenildiği, giderek rasyonelleşen bir dünyaya duyulan tepkileri dile getirmekteydi. Seyirci ile kurulan doğrudan ilişki ile, çeşitli disiplinlerin çarpıcı anlatımlarından yararlanan performans sanatı, bedeni redderek onu sanat "nesnesi" konumuna indirgeyen sanatçıların gösterileriyle 70'li yıllarda da devam etti. 60'lı yıllardan başlayarak, Viyana Aksiyoncuları olarak adlandırılan hareketin öncülerinden Hermann Nitsch'in, kendi bestelediği , köklerini ritüellerde bulan müziği eşliğinde kesilen bir domuzun kanıyla banyo yapılmasını içeren eylemleri, insanoğlunun bu yüzyılda gerçekleştirdiklerinin, geçmişte yaptıklarından daha az şiddet ve vahşet içermediğini hatırlatmak, "elleri kardeş kanına bulanmış Kabil'in çocukları" olduğumuzu hatırlatmaktı. Galas'ın 1982 yılında çıkardığı albümündeki ( The Litanies of Satan ) Baudelaire'in aynı isimli eserinden bestelediği, çığlıklar, fısıltılar, inlemeler ve homurdanmalarla şizofren bir karakterin değişik ruh hallerini anlattığı ve bunun için kendi yarattığı beşli mikrofon tekniğiyle dinleyende irkiltme yaratma isteği amacı güden şarkıları, insanoğluna bu barbar köklerini hatırlatmaya yönelikti. Jeremy Bentham'ın Michel Foucault'un Hapishanenin Doğuşu adlı eserini de etkilemiş 1843 tarihli "Panopticon" adlı eseriyle aynı ismi taşıyan Panoptikon adlı abüm olmamış yapıtı, ömür boyu hapise mahkum edilmiş bir mahkumun gözünden, bedene uygulanan şiddeti ve onun gözetlenmesini anlatıyordu. Böylelikle Galas, bazı albümlerinin hem müzikal (farklı vokal tekniklerinde yoğunlaşarak klasik anlamda ses kullanılmasını yadsıması) hem de tematik altyapısını, Platon'un anlayışı çerçevesinde, savaşlar, nefret ve kavgaların odak noktası olarak gördüğü beden üzerinde yoğunlaşarak oluşturuyordu.

"Dünyanın anlamı , dışında yatsa gerek. Dünyanın içinde herşey nasılsa öyledir, herşey nasıl olup bitiyorsa öyle olup biter, içinde hiçbir değer yoktur., olsaydı bile hiçbir değer taşımazdı."

Wittgenstein, Tractatus

3 Kasım 1918, Wittgenstein'in İtalya'da esir alındıktan sonra, bir deneme uçuşu sırasında ölen arkadaşına adayacağı kitabı Tractatus'un tamamlamış olduğu yıldır. Matematiğe ve mantığa yaslanmasına rağmen, şiir dilinin yalınlığıyla örülmüş bu yapıtta Wittgenstein, felsefenin bir dil eleştirisi olduğunu söylüyordu. Henri Michaux, Baudelaire, Paul Celan, Nerval, Lautremont, Gore Vidal gibi şairlerin metinlerinden yararlanan Galas da, bir auteur olarak ( Wittgenstein'ın dil üzerine düşündüklerinden ayrılan noktaları içermekle birlikte), müziğinde, dile verdiği önemi vurguluyordu. Müziğinde mantığa yaslanmadı belki Tractatus'un temelinde olduğu gibi. Ama, matematiği müziğinde doğrudan kullanan, Xenakis'in öğrencisi oldu ve dinleyende çaresizlik, kıstırılmışlık duygusu yaratabilmek için kullandığı beşli mikrofon tekniği ve performanslarında, önceden kaydedilmiş seslerle, müziğini, elektroniğe yaslaması, belli bir "kurgu" nun tasarlandığının işaretleriydi. Dilinin sınırlarının, dünyasının sınırları olduğunun, o da bilincindeydi. Değişik ses tekniklerini denemesi ve sesinin sınırlarını lirik sopranodan, mezzo sopranoya kadar zorlaması, düşünceyi örten dilin ve dolayısıyla dünyanın sınırlarını zorlamaya yönelikti. Akıl hastaları ve şizofrenlerin dilini kullanması, Wittgenstein'ın dilden ayıklamaya çalıştığı söz oyunlarına yer vermesi, bu dünyada söylenemeyecek olanları gösteren, Wittgenstein'ın daha çok, saçma (unsinnig) olarak nitelendirdiklerine denk düşüyordu. Dil ve sözcüklerle yapmaya çalıştığını, bilinen şarkıları - bu dünyanın dilinin sınırlarını zorlayarak- farklı anlamlarla yorumlayarak gösterdi. Pasolini'nin ve Miguel Mixco'nun şiirlerine yer verdiği Malediction and Prayer albümünde, Supremes'in çok bilinen "My World is Empty Without You" isimli aşk şarkısını, lirikliğinden uzaklaştırarak, AIDS kurbanları için söyledi. Wittgenstein'ın sanata dair söylenilebileceklerin, bu dünyaya ait kavramlarla açıklanamayacağı görüşünü, Galas'ın, sanatınının ritüele yaslanan köklerini bulduğu Nietzsche de şöyle dile getirmişti: "...dil görünüş olaylarının bir öğesi, bir simgesi olarak müziğin iç evrenini hiçbir zaman ve hiç bir yolla açıklayamaz, anlatamaz, onlar olduğu gibi kalır, dil müziğe ancak öykünmeyle yönelir, onun müzikle ancak dıştan ilintisi olabilir." Böylelikle Galas, insanların duymak istemediklerini, anlayamadıkları şekilde söyleyerek onları kendi Babil Kulesi'ne çağırıyordu.

Herhangi bir kategoriye dahil edilmesi zor gözüken kural dışı bu auteur, Yunan ve Ermeni kökenli bir ailenin çocuğu olarak Los Angelos'ta büyüdü. Klasik müzik eğitimini, ilerleyen yaşlarında gospel ve caz ile kaynaştırdı. Beethoven, Brahms, Fats Waller'ın eserlerini, Yunan ve Arap müziklerini yorumlayarak başladı piyano çalmaya. Şarkı söylemesi, Ortodoks babası tarafından yasaklanmıştı. Ama o, şarkı söylemeyen Coltrane, Ayler, Coleman gibi sanatçıların, çalış stillerini dinleyerek şarkı söylemeyi öğrendi. Nörokimyasallar ve bağışıklık sistemi üzerine araştırmalar yaptı. Biyoloji eğitimi almak için gittiği California Üniversitesi'nde müzik bölümüne başladı. Yirmili yaşlarında klasik opera tekniklerini, bel canto tekniğini çalıştı. 1973'te başladığı solo çalışmalarına underground tiyatrolarda ve psikiyatri enstitülerindeki gösterilerle sürdürdü. Pierre Boulez, Iannis Xenakis gibi Avrupa'nın öncü müzisyenlerinden ders aldı. Yugoslav besteci Vinko Globakar, lirik bir soprano gibi başlayan, bir hayvan gibi çığlıklarla devam eden bir şarkıcının bulunduğu operasında, ona başrolü verdi. Farklı, ilgi çekici, rahatsız edici dünyasını, yaptığı albümler ve gösterileriyle paylaşmayı sürdürdü izleyen ve dinleyenleriyle.

Aydınlanma için özgürlükten başka bir şey gerekmez; ve bunun için gerekli olan özgürlük de özgürlüklerin en zararsız olanıdır: aklı her yönüyle ve her bakımdan çekinmeden kitlenin önünde apaçık olarak kullanmak özgürlüğü.

Kant, Aydınlanma Nedir?

Diamanda Galas, 1989 yılının Aralık ayında, bir grup sanatçıyla beraber, St. Patrick Katedrali'nde AIDS'li insanlara savaş açan kardinal O'Connor'un ayinini yarıda kesti. Kant'ın kendisine dışarıdan yüklenen bir görevi bağımlı olduğu için yerine getirenler olarak tanımladığı din adamları sınıfından bu kardinal, kamusal mekanda "konuşmanın sınırsız özgürlüğünden" yararlanmak istiyordu besbelli. Ama Galas, filminde de oynadığı Derek Jarman, ruh kardeşleri olarak gördüğü Passolini, Foucault, Genet, kardeşi Dimitri Galas gibi, bir zamanlar ve günümüzde de, din adamları tarafından cinsel tercihleri sebebiyle, AIDS'in sebebi olarak görülen kişilerle olan bireysel ilişkisini, sözde toplumu bilnçlendirmeye, aydınlatmaya çalışan bu din adamlarına, "aklının kullanımını özel alandan kamusal alana taşıyarak" kışkırtıcı eylemiyle göstermiş oldu.

Galas, yaptıklarıyla, bilim çağından sonra yeni bir trajik çağın doğduğunu haber veren Nietzsche'yi onaylıyor ve Nazi Almanya'sında, Serebrenika'da, Ruanda'da yapılanların ve bunlarla birlikte Post-Endüstriyel yıkımımız olarak adlandırdığı katliamların, dünyanın sayısız ülkesinde meşru görünümler altında yapılacağını da biliyor. Bunun için de kendi ailesini katledip, felaketini hazırlayan Oidipius gibi, insanoğlunun kendi öz kardeşlerini katlettiğini, sıranın o katledenlere de birgün geleceğini, çığlıkları, fısıltıları, haykırışlarıyla duyurmaya devam ediyor.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galas - Gloomy Sunday

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:24 pm

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galas appears on "Night Music"

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:26 pm

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galas Live (The Poznan Jazz Fair Part1)

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:48 pm

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galas Live (The Poznan Jazz Fair Part2)

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:49 pm

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galas Live (The Poznan Jazz Fair Part3)

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:50 pm

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galas Live (The Poznan Jazz Fair Part4)

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:51 pm

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galas Live (The Poznan Jazz Fair Part5)

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:52 pm

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Diamanda Galás Empty Diamanda Galas Live (The Poznan Jazz Fair Part6)

Mesaj  Admin Paz Nis. 27, 2008 11:53 pm

Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 2401
Kayıt tarihi : 01/04/08

https://muzicfe.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz